tatil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tatil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Şubat 2015 Perşembe

Kartalkaya'nın altını üstüne getirdik

Ve işte merak edilen Kartalkaya tatilimiz bol fotoğraflı olarak karşınızda.

Cuma sabahı erkenden arabalarımıza atladık ve çıktık yola.

1. Ekip: Selen İşmen ve Evren Deniz (Saat: 04:00 çıkışlı)
2. Ekip: Nilay - Murat - Borga Bozacıoğlu ve Ela - Mert - Emre - Berk Akduman (saat 07:00 çıkışlı)
3. Ekip: Alanda - Emre - Atlas Kuzucu ve Hande - Cenk - Alp - Bora Coşkuntürk (saat 09:00 çıkışlı)
4. Ekip: Eda - Ömer - Lal Hatman (saat 10:00 çıkışlı)

1. ekip saat 09:00'da pistte yerlerini aldı ve günü doldu dolu değerlendirmeye başladı.

2. ekip kahvaltı haklarını ev yerine Sapanca'daki Titiz Izgara'dan yana kullandı ve muhteşem bir kahvaltı yaptıktan sonra tekrar yola koyuldu.

Saat 13:30 civarında herkes 2 günlüğüne yerleşeceğimiz Kartal Otele varıp odalarına yerleşmişti.

Bizde annemle babam anlaşma yaptılar. Kahvaltıdan sonra öğlen yemeğine kadar annem kayağa gidecek bana babam bakacak, yemekte beraber olacağız. Sonrasında annem tekrar kayağa gidecek ve saat 5'e kadar kaydıktan sonra yine sabah kahvaltısına kadar benimle ilgilenecekti. (Sistem kesinlikle sorunsuz bir şekilde çalıştı ve herkes halinden son derece memnundu)

Şansımıza havanın harika olmasını fırsat bilip otelde oyalanmadan attık kendimizi Kartal Cafe'nin oraya. O da ne hepimizde aynı tulumlar resmen pişti olmuşuz, rezillik :))) (Atlas - Borga ve Lal)

Pişti olmanın ilk şokunu atlattıktan sonra başladık karlada yuvarlanmaya oyunlar oynama ve kızakla kaymaya.

Kızak sırası beklemektense 2 kişi binmeyi tercih ettik. Vay bizi yukarı çekenlere...

Centilmen erkek olarak Laliko'yu yukarı çekme işi bana kaldı.

Aramızda bizden başka çocuk olanlarda vardı, babam kaptı kızağı...



İlk günün heyecanı ve yorgunluğu ile günü çok uzatamadan akşam annemle beraber sarılıp hemencecik uyudum.

Sabahın ilk ışıkları ile gözümü açıp yine kahvaltı sonrası pistlerdeyiz.

Annem arada aklına gelip yanımıza uğruyor, sonra yine ortadan kayboluyor.

Sonunda akşam otele dönen annem ile kavuşma anını babam yakalamış hemen.


Akşam yemeklerinden sonra otelin çocuk odası tam bizler için. (4-7 yaş arasındaki çocuklar yanında büyükleri olmadan bırakılabiliyor)

Bol bol ortalıkta koşturup, etrafta yer alan çocukların oyuncaklarına sulandıktan sonra anneler ve çocukları için uyku vakti gelip odalarına çekildiğinde meydan babalara kalır.

Dediklerine göre bar çok kötüymiş, müzikler berbatmış filan ama nedense yüzleri hiç öyle demiyor.

Ve tatil sonrası tam kadro olarak karşınızda Kartalkaya ekibi. 
Herşey inanılmaz güzeldi. 
Sizlerle her türlü yola varız biz.


4 Ağustos 2014 Pazartesi

İlk uzun kamp maceramızın ardından - Datça Aktur

Bayram tatili anne ve babamın yeni iş değişikliğinden dolayı bize ilaç gibi geldi. Bu sayede hemen tatil planları yapıldı ve benim artık kamp için hazır olduğuma karar verildi.

Annem hep çocukluğunun geçtiği kamp yerlerinin bulunduğu Antalya taraflarına gitmeyi planlamak istedi ancak mevsimden dolayı çok sıcak olacağından Datça'ya karar verildi. Datça Antalya'ya göre biraz daha esintisi olan ver serin bir yer ve denizi Antalya'ya göre biraz daha az tuzlu.

Günler öncesinden aile tipi bir büyük çadır almak üzere Decathlon'a gidildi ancak sanırım bu sene herkesin kamp yapası geldiğinden istediğimiz gibi bir çadır bulamadık. Çadır alamadık ama eksik olan bir kaç kamp malzememizi toparlayarak Decathlon maceramızı hızlıca tamamladık.

Sonraki günler gidilecek yer ile ilgili araştırmalar, gidecekler ile ilgili listelerin hazırlanması şeklinde geçti bitti.

Yola çıkış olarak tatilin başlayacağı günden 1 gün önceki perşembe akşamına karar verildi ve 20:15 Pendik - Yalova feribot biletleri alındı.



Perşembe akşamı olduğunda zaten yerleşmiş olan arabamıza son eşyalarımız indirildi ve yola çıkıldı.


Şansımıza yollar bomboş, annem ve babam arabayı dinlenerek dönüşümlü olarak kullanıyorlar.

Saat 04:50 ve biz Datça Aktur'daki kamp yerimize vardık bile. Babam resepsiyondan görevli ile beraber çadır kurabileceğimiz yeri seçmeye gidiyor ve sonrasında hava aydınlanana ve insanlar biraz uyanana kadar ses çıkarmadan sessizce eşyalarımızı boşaltıyoruz. Bende o arada tabiki uyandığımdan dolayı arabada ipad ile veya annemleri seyrederek vakit geçiriyorum.

Saat 08:30'da bütün işlerimiz bitmiş çadırımız kurulmuş, yataklar yapılmış ve eşyalar yerleştirilmiş olarak sahile kendimizi atıyoruz.

İlk günümüz benim uykumu alamamam ve yer değişikliğinden dolayı biraz huysuz olmamdan dolayı annemler için biraz zor geçiyor. Babam bir ara böyle giderse biz yarın dönelim cümleleri bile kuruyor. Sanırım huysuzluğun dozunu biraz fazla abartmışım.

Genellikle tatil boyunca Aktur Leo Beach'de takıldık. Her ne kadar bu kısım öğleden sonra dalgalı olsada diğer küçük koy tarafına göre rüzgar aldığından sıcak bunaltmıyordu. Sabahları buradaki trambolinde biraz zıplıyor, yüzen iskele üzerinde koşturuyor ve öğlen uykumuzu yine sahilde uyuyorduk.




Pazar günü süpriz yaparak Anneannem ve dedem tekneleri ile kaldığımız yere geldi. Onlarla beraber bayramın 1. günü Yunanistan'ın Simi adasına gitmeye karar  veriyor ve bayramı orada kutluyoruz.

    
Teknede bulunduğumuz sürece can yeleğimiz hep üzerimizde tabiki.
               
Birazda ben annemleri gezdireyim diyorum ve zodiac bot ile koyun içerisinde geziyoruz.   

Simi adasının Pedi koyuna tekne ile gidip gündüz orada denize girip vakit geçirdikten sonra akşam üzeri Simi merkezine yemek yemeye ve dolaşmaya gidiyoruz. Yolda giderken ben o kadar yogunluktan dolayı annemin kucağında otobüste uyuyakalıyorum. Bu onlara benim bir jestim oluyor ve akşam üzere rahat rahat etrafı gezebiliyorlar.

                



Yemekte ise gelen geçen insanları, faytonları ve leziz yemekleri ile ben bile kendimden geçiyorum.

                           


Ertesi gün tekrardan Aktur'a kampımıza geri dönüyor ve dedemleri yolcu ediyoruz.

Kampta günlerimiz gayet düzenli, sakin ve keyifli geçiyor. Arada civardaki yerleri gezmeye gidiyoruz. Palamutbükü'ne balık yemeye veya Datça'ya gezip dolaşmaya gidiyoruz.




Gittiğimiz restoranlarda benim uykum geldiğinde pusetime geçip ipad'im ve emziğim ile keyif yapıyorum.

Kampta olduğumuz akşamlar ise çocuk parklarını, futbol sahalarını dolaşıyoruz. Sonrasında o yorgunluk ile nasıl kendimden geçiyorum uyurken anlatamam.



                

Tatilimiz sırasında bir de kampımızın yakınlarında çıkan bir yangın heyecanı yaşıyoruz. Çıkan yangının sıcağı ve külleri çadırımıza kadar geliyor. Ama 2 helikopter ve 3 yangın söndürme uçağı ile yangın 1-2 saat içerisinde kontrol altına alınarak söndürülüyor.


Böyle böyle günler hızlıca geçiyor ve dönüş vakti malesef geliyor. Cuma günü sabahtan itibaren yavaş yavaş toparlanarak akşamüzeri İstanbul için dönüşe geçiyoruz.

Arabada neredeyse bana bile oturacak yer kalmayacaktı.

Yine kalabalığa yakalanmadan ve sakince cuma gecesi saat 03:00 gibi evimize varıyoruz. Önümüzde dinlenmek ve eşyalarımızı yerleştirmek için koskoca 2 günümüz var.

Bende bu arada yeniden odama ve oyuncaklarıma kavuştuğum için çok mutluyum. Oradan oraya koşturup duruyorum. Boyum bu tatilde biraz daha uzadığından herkes zayıflamış Borga diyor ama önemli değil nasıl olsa şimdi ablam beni bol bol yedirir ve bende hemen kilo alırım.

Anne notu: Borga için kampın ilk günü olan huysuzlukları hariş son derece uyumlu olduğunu söyleyebiliriz. Yeterki onun ihtiyaçları ve düzenine uygun olarak hareket edilsin. Ayrıca tatil boyunca ipad'e kaydettiğimiz çizgi filmlerin çok faydası oldu dışarıda olduğumuz akşamlar yemekte bu sayede herkes çok mutlu oluyordu. ipad vermenin kötü birşey olduğunu düşünmüyorum yeterki bütün gün elinde olmasın, nitekim tatilden geldiğimizden beri eline 1 kere daha almadı bile.

17 Haziran 2014 Salı

Tatil günlüğüm

Doğumgünümden sonra anneanne ve dedemle birlikte bende çok sıcaklar gelmeden soluğu Bodrum'da aldım.

Annem ve babam olmadan ayrı çıktığım ilk tatilim oluyor.

Sorun yok hayat güzel, bahçede takılıyorum. Anneannem ve dedem benim için bahçede bir sürü düzenleme yapmış keyifler yerinde.


Biraz öksürdüğümden dolayı deniz olayına hemen giremedim ama artık beni kimse tutamaz.

Şimdi sabahları uyanıp bahçede vakit geçiriyorum, sonrasında öğle uykumdan sonra hop kendimizi atıyoruz deniz kenarına veya havuza bol bol eğleniyoruz.



Bu tatil hiç bitmesin istiyorum. 

Anne Notu: Borga'yı tatile gönderdik bizde 10 gün kafa dinleriz haftasonu motorla kaçamak yaparız dedik ama malesef benim hastalığım yüzünden bütün planlar iptal oldu ve bütün haftasonunu yatarak geçirmek durumunda kaldım. Bir bakıma iyi oldu Borga evde olsaydı hastalık süreci hem daha zor geçecekti hemde Borga'ya bulaşma ihtimali vardı. Neyse artık önümüzdeki haftasonlarında başka planlamalar yaparız dedik.

1 Mayıs 2014 Perşembe

Borga Hayvanat Bahçesinde

Öncelikle ailecek hayvanların kapatılmasına, doğal ortamlarından kopartılmasına ve doğa içgüdülerine kaybetmelerine karşıyız. Bu yüzden annem yıllardır çok sevmesine rağmen Yunuslar ile ilgili gösterilere gitmez, onlarla yüzmez ve havuzların kapatılmasına yönelik bütün desteği verir. Ama benim için hayvanları görmek onları sadece kitaplarda ve televizyonlarda değil gerçekte de görmek önemliydi.

Hayvanat Bahçesi olarak annem yıllar önce gittiği Darıca Hayvanat Bahçesini tercih etti. Zaten duyduklarına göre Hayvanat Bahçesi yenilenmiş ve çok güzel, bakımlı bir hale gelmiş.

Pazar sabah çok kalabalık olmadan ailecek Darıca’da kapıdaydık. Ailecek 1,5 sene kullanacağımız giriş kartımızı 70TL vererek aldık ve aynı zamanda Hayvanat Bahçesine’de katkıda bulunmuş olduk.

Bütün hayvanları gördükçe şaşırdım, farklı farklı tepkiler verdim. Maymunlar, Zebralar, Zürafa’lar ve Zebra’lar.







En sevdiğimiz kısım ellerimizi, kollarımızı ve yüzümüzü rahat rahat hayvanlara yalattırdığımız Keçi, Midilli, Lama ve Eşekler oldu.

Birazda çocuk parkında takıldıktan sonra son Selfie’mizi (Özçekim) çekerek hayvanat bahçesinden ayrıldık.



Anne Notu: Darıca ile ilgili olarak hayvanların gerçekten çok temiz bir ortamda tutulduklarını ve genellikle hayvanat bahçelerinde olan kötü rahatsız edici kokunun bulunmadığını söyleyebilirim. Gittiğimiz mevsim itibari ile de çok sıcaklar bastırmadığından olabilir ama Borga ile bu sene 1-2 defa daha gideriz diye düşünüyoruz.

28 Nisan 2014 Pazartesi

Bodrum’da günler çok çabuk geçiyor

Annemin iş değiştirecek olmasından dolayı bu yaz onunla çok fazla tatil yapamayacağımızdan her fırsatı değerlendiriyoruz.

23 Nisan tatil olduğundan 22 Nisan Salı akşamından Pegasus ile çıktık yola ve Pazartesi sabahına kadar Bodrum’da gezdik dolaştık.


Akşamın bir vaktinde Bodrum’a varmış olmamıza rağmen uyumak yerine hemen evdeki oyuncaklarıma kavuşmamın sevinci ile başladım oynamaya. Tabi ki anneannem ve dedem her zaman olduğu gibi bana yeni oyuncaklar ve hatta 1 değil 2 bisiklet bile almışlardı. Valla beni nasıl mutlu edeceklerini çok iyi biliyorlar.


Ertesi gün uyandığımda hava harikaydı ve Bodrum beni bekliyordu. Çarşılar, sokaklar, marina, bütün çocuk parkları bu süre içerisinde bol bol ziyaret edildi.






Annemin arkadaşı Fulya’da Bodrum’da olduğundan bisikletlerimiz ile 1 günlüğüne KOS adasına gittik. Bisiklete bindik gezdik dolaştık. Çok eğlendim ama arada da uykuya yenik düştüm.






Bodrum’a döndükten sonra Kara ile olan ilişkimi farklı bir boyuta taşıdık ve artık onunla aynı evde yaşamaya başladık. Evimiz birazcık dar ama olsun biz böyle mutluyuz.



Son olarak Pazar günü bir klasik olan Bitez’de bruncha gidildi ve sonrasında sahile kumlarla oynandı.
1 senede gerçekten çok şey değişmiş annem bu fotoğrafları görünce bunu çok daha iyi anladığını söyledi.



Anne Notu: Gidiş-Geliş sırasında check-in yaparken en ön sırada yer alan 2F koltuğunu aldık. Böylece oturma konusunu hiç sevmeyen Borga için en azından yerde oturma , araba ile oynama, ayakta durup camdan dışarı bakma gibi bir şansımız oldu. Tabiki kalkış ve iniş sırasında kucaktaydık ama diğer kısımlarda zorlanmadan gittik geldik.