26 Şubat 2013 Salı

Anne demek

 
* Yenilen her lokmadan sonra alkış kıyamet koparan, şenlik havasına bürünendir.
* Çıkan her pirinç tanesi diş için tüm hısım akrabaya telefon açandır.
* Tüm hafta hayalini kurduğu pazar kahvaltısına oturup tek lokma yiyemeden kalkandır.
* Sabaha kadar kırk sefer uyanarak, sabah kalkıp zombi gibi işe gitmektir.
* İşten eve geç gelmemin vicdan azabı ile bebeklerinin yanına kıvrılıp saatlerce koklayandır.
* Eskiden her gün uğradığı kuaförün yolunu unutandır.
* Çaydanlığın kapağı ile pet şişeyi kapatmaya çalışandır.
* Parça pinçik olmuş pazar gazetesini birleştirip okumaya çalışandır.
* Gecenin bir yarısı süt ısıtıp, gözü kapalı geri dönendir.
* Saatlerce leblebi parmaklı ayakları öpmekten sonsuz keyif alandır.
* Temcid pilavı tadındaki baby tvyi seyretmektir.
* Bebek şef şarkısı söyleyerek, fırsat bu fırsat diyerek bir şeyler yedirmeye çalışmaktır.
* Üzümün çekirdeklerini tek tek çıkarmak, mısırları tane tane ayıklamaktır.
* İşten yeni gelmiş ve içeri ilk adımını atmışken, "anne atta" sözleriyle çark edip, en yakın parkın yolunu tutmaktır.
* Anne demek bebek havuzunda yüzmektir.
* Başka bir anneyi nerede görürse görsün "seni çok iyi anlıyorum tatlım" bakışı atandır.
* Aşı takvimini ezbere bilendir.
* Kazara kendi için alışverişe gidip nasıl olduysa bebek kıyafetleri dolu poşetlerle geri dönendir.
* Ne kadar sert olursa olsun hayır demeyi beceremeyendir.
* İşe yetişmek için düğmelerini bahçede ilikleyendir.
* Uyduruk ninniler besteleyendir.
* Çantasında sürekli oyuncak, ıslak mendil ve kraker taşıyandır.
* Son teknoloji telefonu denize atıldığında, diken diken olmuş her bir saçına rağmen, annecim telefonlar yüzemez diyebilendir.
* Anne demek eskisinden bin kat daha güçlü olmak demektir.
* Anne demek hayatının sonuna kadar ve sonundan da ötesinde birileri için endişelenmektir.
* Anne demek 9 ay karnında taşımak değil, ömrünün sonuna kadar yüreğinde taşımaktır.



24 Şubat 2013 Pazar

Bizden haberler


Ne kadar zamandır yazmamışım kusura bakmayın hayat bu aralar çok hızlı geçiyor.

Geçen hafta annem ve babam beni burada bırakıp baş başa Prag ve Viyana'ya küçük bir kaçamak yapmaya gittiler. Hava çok soğukmuş o kadar soğuk olmasa beni de yanlarına alırlarmış ama hep soğuk ve karlıymış. Söz verdiler bir daha ki sefere giderken beni de götüreceklermiş.

 

























Onlar gezerken bizde burada Naira, babaannem ve Şükran teyze annem ile kaldık. Bol bol eğlendik, beni öptüler, mıncıkladılar. Zaten daha annemlerin gittiğini anlamadan geri geldiler bile.



Bu hafta ayrıca Handosh teyzemin hem doğumgünü hemde nişanı vardı. Önce bir akşam bizde yemekte doğumgünü kutlamasını yaptık.



Dünde annemler Handosh teyzem ve Hakan (amca mı abi mi karar veremedim) nişanına gittiler. Handosh teyzem annemin anlattığına göre çok güzelmiş. Ben göremedim ama annem fotoğraflarını gösterdi. Nişanda herkes aaa siz Borga'nın annesi misiniz, aa Borga yokmu, aaa Borga çok şeker diyip durmuş bu nasıl iş ben gitmeme rağmen benim ünüm benden önce gitmiş oralara annemde artık Nilay değil Borga'nın annesi olarak tanınıyorum diye biraz bozulmuş sanırım.


Bugün ise havanın güzel olmasını fırsat bilip annemler ve babaannemler ile beraber Şile taraflarında Saklıgöl diye bir yere kahvaltıya gittik. Ormanda biraz yürüyüş yapıp evimizin inşaatının son halini kontrol ettikten sonra eve geri döndük.



Ama gün daha bitmedi hemen tekrar hazırlanıp bu seferde arkadaşım Irmağın doğumgününe gittik. Bende Irmak, Emre ve Alp abileri seyredip eğlendim, balonlarla oynadım.

 

Bu arada bu hafta üstten 3 dişim daha çıkacak diye gündüz ve akşamları biraz keyifsizdim ama sonunda cumartesi günü dişlerimi patlatmayı başardım ve rahatladım. Bu akşam o kadar oksijen ve hareketten sonra banyomu yaptım ve mışıl mışıl uyuyorum.

Yeni hafta başlıyor hadi hepinizi kocaman öpüyorum.






4 Şubat 2013 Pazartesi

İlk kan testi

Doktor Nüviz teyze nereden çıkardı bilmem bu ay kan alınması lazım ve bazı testler alınması gerekiyor dedi.
Annem 15-20 gün boyunca kaçırdı ama sonunda gün kalmayınca mecbur gittik hastaneye. Ama kan aldırmak için sabah aç gitmem gerekiyormuş. Bir gün daha kazandık böylece ve cumartesi sabahı erkenden kahvaltıdan önce gittik hastaneye.

Acıbadem Kozyatağında annemin en sevdiği hemşire Songül abla ile bende tanışacaktım. Annemin damarları çok ince ve derindeymiş o yüzden herkes kan alamıyormuş umarım bende ona benzemem.

Oturdum babamın kucağına başladım etrafa gülücükler atmaya. Birbirinden güzel hemşire ablaları bulmuşum bir ona bir diğerine bakarken hoooppp hiç anlamadan aldılar kanı bitti bu iş böylece.



23 Ocak 2013 Çarşamba

Ellerimi çırparım, dönerim, hoplarım

Annem bu aralar nedense çok tembelleşti diyorum ben her gün yeni şeyler yapıyorum kimseye onlardan bahsetmiyorsun.

Hayranlarım yeni maceralarımı bekliyor, Borga neler yapıyor diyor ama hiççç kime söylüyorsun.

Ben bu aralar bol bol yuvarlanıp kendimi koltuğun altına vs sıkıştırıyorum.

Ellerimi çırpıyorum.


Müzik sesi duyunca veya mırıldanınca hemen başlıyorum hoplamaya... Hopluyorum ama ne yaptığımı ve neden yaptığımı ben bile anlamıyorum...

Hop hoooppp.... duramıyorum.

Bide artık iki topu elime alıp birbirine vurabiliyorum... Annem bu hareketi yapabiliyorum diye çok sevindi... Zeka pırıltısı arıyor bende sanırım... Ne var ki topları tutuyorsun, tık tık vuruyorsun. işte böyle...

21 Ocak 2013 Pazartesi

Babamın doğumgünü

Bu hafta babamın doğumgünü kutlamaları ile geçti. Annemler neredeyse hiç evde oturmadılar. Her akşam bir yerlerde kutlamalara katıldılar.

İlk akşam babamın arkadaşları ile yemeğe gidildi ve babamın doğumgünü kutlandı, mumlar üflendi. Tabi ben o sırada babaannemlerde mışıl mışıl uyuyordum.

İkinci akşam benim babam ve amcam enteresan bir şekilde aynı gün doğmuşlar. İkizler miymiş neymiş tam anlayamadım... Bide ailecek kutlayalım dediler. Yine pasta ve mumlar...


Bitti mi bitmezzzz... Esas 3. akşam yani babamın gerçek doğumgününün olduğu akşam yine bir kutlama tertip edildi ve ben yine evde bırakıldım... Yine mumlar ve pastalar...



Bensiz kutlama yapmak neymiş ben size gösteririm...