20 Ocak 2014 Pazartesi

Bol doğumgünlü haftasonu

Ocak-Şubat ve Mart ayları babam ve arkadaşları arasında kutlu doğum haftaları olarak geçiyor.
Seneye ilk olarak Bengi Teyzem, Babam ve arkadaşım Bade kız’ın doğumgünü ile başladık. Evimize yakın olan Et-Inn’de buluştuk ve keyifli bir kahvaltı ile midelerimizi doldurduktan sonra güzel havayı fırsat bilip bahçede oynadık, havuzun etrafında koşturduk durduk.







 
Ve sırada en sevdiğimiz kısım olan mum üfleme ve pasta zamanı vardı.






 
Evet ben burada biraz şaşkınım. Annem benimle çok dalga geçti. Hayatında ilk kez mum gören masum köylü diye. 

19 Ocak 2014 Pazar

2014'e hoşgeldik (Bol fotoğraflı)

Yılbaşının üzerinden neredeyse 1 ay geçti annem bir türlü fırsat bulup bloğa yazısını yazamadı.
Artık biraz anlayış gösterirsiniz. Araya benim hastalığım, babamın hastalığı (bu arada kendisi şuanda da hasta ve annem bana geçmemesi için dua ediyor) sonrasında inanılmaz bir hareketlilik ile başlayan iş hayatı derken resmen dağıldı.
Yılbaşına dönersek, ben halen tam olarak bu günün anlamını kavrayabilmiş değilim ama ailedeki herkes bir araya geliyor, ben hediye paketlerinin kağıtlarını yırtıyorum filan, bir sürü yemek var etrafta ve geç yatıyorum. Demek ki buradan çıkan sonuç neymiş? Bu yılbaşı denilen şey güzel bir şeymiş.
Yılbaşında Oya Teyzelere gittik, bütün aile oradaydı, bir karmaşa, hareketlilik, kahkahalar, oradan oraya koşturma derken önce birazcık çekindim ama sonra hemen ortama ayak uydurdum. Can ile kendi çapımızda oyun oynayabildiğimiz kadar oynadık (halen aramızdaki krizleri atlatamasakta artık elimdeki her şeyi Can’a kaptırmıyorum, sanırım biraz akıllandım)













 
Gelsin hediyeler dedik paketleri açtık açtık durduk.






Bir ara Arı Maya Borga olarak dolaştım ortalıkta kafamdakinin her ne olduğunu anlamasam da. Sanırım Zuzaylı filan oldum. Zaten beni kıskanan babam ve amcam kaptı sonra kafamdaki şeyi başladılar gülüşmeye.



 
Akşamın sonuna doğru artık ben yorulmuş ve uykum gelmiş olduğundan, annemlerin de başka arkadaşları ile sözleri olduğundan saat 12 olmadan evimize gittik ve benim için yılbaşı kutlaması sona erdi.




 
Hepinize güzel, mutlu, sağlıklı, şanslı, kahkahalı ve bir arada olacağımız bir yıl dilerim.
EK: Yılbaşı öncesinde evimizde de çam ağacımızı kurmuştuk annemle beraber. Hatta ertesi gün yine ağacı gördüğümde çok şaşırmıştım annemde o anı bu şekilde yakalamış. İşte şaşkın bir ben !


















5 Ocak 2014 Pazar

Hasta olsamda Sevgi Kelebeğiyim


 
Bu aralar hasta bile olsam neşemden pek bir şey kaybetmedim.

Influenza A yani Domuz Gribi

Bu aralar etrafınızda pek çok kişiden Domuz Gribi veya diğer adı ile Influenza A hakkında bir şeyler duyuyorsunuzdur. Esasında Influenza A bizim bildiğimiz Grip hastalığından çokta farklı değil. Hatta artık gripten çok daha hafif olarak geçirile bir hastalık.

Tabi ki risk grubunda olan 2 yaş atı çocuklar veya kronik rahatsızlığı (kalp, şeker, tansiyon vb.) olan yetişkinler için durum biraz daha ciddi.

Borga'da yılbaşı ertesi öğle 15:30 gibi ateşlendi, önce normal soğuk algınlığıdır mikrop kapmıştır filan dedik çok üzerinde durmadık ve ateş düşücü verdik. Gecesi çok daha kötü geçti. Ateş 9 altına kesinlikle düşmüyor, ateş düşürücü şuruplar, fitil, alınan duşlar ve kıyafetlerin çıkartılması ile sadece 38.6'ya kadar inebildi ateş. Bu şekilde geceyi sabah ettik tabi sersem gibiydik. Artık bir ara Borga'yı alıp yanıma yatırdım çıplak bir şekilde (tabii ki bez vardı) ve Borga ilk defa bizimle beraber uyumuş oldu böylece.

Sabah doktorumuz ile görüşerek randevumuzu aldık ve kontrole gittik. Büyük ihtimal ile Influenza olduğunu, merak etmemiz gerektiğini 3 hafta önce atlattığı gribe göre daha kolay atlatacağını söyledi. Tek endişesi eğer Influenza ise ilaç bulmak sorun olmuyormuş. Bir şekilde buluruz artık dedim ve çıktık. Influenza için Kozyatağı Acıbadem Hastanesinde hızlı test yaptırdık. Burundan kulak çubuğu benzeri bir şey ile sıvı alınıyor ve sonucu 1 saat içerisinde çıkıyor.





Sonuç POZİTİF yani Influenza A. Hedefimiz ilaçları bulmak. Tamiflu, Oseflu veya Enfluvir tedavi için kullanılan ilaçlar.






Sonrasında ilaç bulma maceramız başladı. Saat artık geç olduğundan nöbetçi eczane listesini önümüze alıp Ataşehir, Kadıköy ve Üsküdar bölgesindeki bütün eczaneler tek tek arandı ama ilaçlar bulunamadı. Hiç kimsenin elinde kalmamıştı. Eczacıların ve doktorumuzun dediğine göre Devletimiz! salgın var diye depolardaki ilaçlara el koymuş. Öncesinde kendi eczanelerine alanların ellerinde varmış sadece onlarda zaten tükenmiş veya tükenmek üzere olduğundan çok zor bulunuyormuş.

Allahtan annemin kafası çalışıyor hemen Facebook üzerinden ilaç aradığını yazdı ve 5 dakika içerisinde aranan ilaç bulundu, geldi.





Bulunan ilaç reçetemizden farklı olarak Oseflu olduğundan doktorumuz ile görüşerek kullanımı hakkında bilgi aldık. 30 kg altındaki çocuklar için 5mg su içerisinde kapsülün içindeki toz eritilerek 3mg'ı veriliyormuş.

İlk kullanımda kusma yapabiliyormuş ve eğer kusarsa tekrar ilaç verilmeyecekmiş. İlacın bir diğer yan etkisi olarak vücut ısısının fazla düşebileceği bu durumda sıkıca giydirip vücut ısısını yükseltmek, doktoru aramak yapılacaklar arasındaydı. 

Biz iki durum ile de karşılaşmadık. Bugün ilacın 3. günü bitti 2 gün sonra tamamen tedavimiz bitiyor olacak. Dünden beri ateş düşürücü ihtiyacımız olmadı, biraz vızırdamak haricinde keyfimiz yerinde. Ne de olsa hastalık geçirdik biraz naz ve huysuzluk yapmak normal diye çok ses etmiyoruz bakalım sonrasında bozulan huyumuz nasıl tamir olacak.





Hepinize sağlıklı günler dileriz. Biz seneye hasta başladık ama umarım bundan sonrası sağlıklı geçer.

NOT: Ellerinizi dışarıdan geldiğinizde ve sık sık yıkamayı, hapşırırken ağzınızı kapatmayı unutmayın.




25 Aralık 2013 Çarşamba

Laliko 1 Yaşında

Bu haftasonu en iyi arkadaşlarımdan Lal'in doğumgünüydü.  Bu sayede uzun zamandan sonra hastalığı atlatıp dışarı çıkmış ve arkadaşlarımla bir araya gelmiş oldum.

Arkadaşlarım Emre, Alp ve Bade ile güzel bir gün geçirdik. Lal'in annesi Eda çok güzel bir köşe hazırlamıştı Laliko için bende hemen inceledim tabi neler var neler yok diye.


 
Önce "amma amma" diyerek tabağımı doldurdum ve bir süre uslu uslu masada oturup karnımı doyurdum.
 


Sonrasında Alp'in babası Cenk Abi bize komik komik hikayeler anlattı. Gazozun içinde neler var, itfaiyeciler ve ambulanslar hakkında hepimiz dikkatle onu dinledik ama ben bir süre sonra sıkılıp babamın kucağından atladım aşağı.


Aşağı atayıp günün benim için en eğlenceli zamanları başladı. Koşturdum, arabalarımla oynadım, Emrişko ve Alp ile güzel zaman geçirdik ve eğlendik.

 

Veee beklenen Anne - Çocuk fotolarımız geldi.

İşte kaşınızda güzel Laliko ve annesi Eda, Emrişko ve annesi Ela, Alp ve annesi Handeee.... Bide BİZ :)






 
Tarihe not: Annem şişeden pipet ile kola içiyordu bende tutturunca annem pipet ile nasıl olsa oynarım diye uzattı bana şişesini. Hemen hop atladım ve koca bir fırt buz gibi Cocacola'yı içtim. Çokta sevdim. Tabi annem kafayı yedi çocuk kola içti, yandık, ne olacak, hangi ara pipet ile bir şey içmeyi öğrendi bu çocuk diye.... Anne sende beni halen bebek zannediyorsun sanırım.